Dünya’da Cinsellik

Cinsiyet: Bu en evrensel deneyim, ülkeden ülkeye bir dizi uluslararası benzerlik ve bazı şaşırtıcı farklılıklarla birlikte gelir. Farklı yaş, cinsiyet ve kültürler arasında, yoğun olarak kişiselden ekonomik ve siyasete kadar uzanır. Bu esasen kültürlere ve inanışlara özel bir faaliyettir. Bazı ülkelerde ölüm cezasına çarptırılacak şekilde, kamusal ve yasal sorunları gündeme getirmektedir. Cinselliğin dünya çapında karşılaştırılabilir bir temelde araştırılması kolay değildir. Küresel cinsiyet ve cinsellik bilgisi için merkezi bir depo yoktur. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık istatistikleri veri bankasının aksine, çoğu ülkede çok az cinsellik bilim enstitüsü veya uzmanı bulunmaktadır ve sadece bir avuç ülkeye ait kapsamlı istatistikler var. Var olduğu yerde cinsellik araştırması, cinsiyet odaklı olmaktan ziyade genellikle doğurganlıkla ilgilidir. Tanımlar bile, örneğin ‘cinsel terapist’ gibi bir mesleğin  müstehcen olarak algılanmakta olan ülkeler varken, böyle bir mesleğin olmasının uygun bulunmadığı ülkelerde var. Birde cinselliğin olmasının şartlılığını benimsemiş ülkeler elbette…

Biyolojik natüralizm ve sosyolojik işlevselliğe dayanan cinsellik açıklamalarının reddi, cinsel davranışa ilişkin senaryo yazım perspektifinin oluşturulmasında ilk adımdı. İntrapsişik deneyim, kişilerin beraberlikleri ve hedefler arası kültürel çevre arasındaki karmaşık ilişki, ilk önce cinselliğe yönelik bir sosyal öğrenme yaklaşımı olarak algılanan şeyin odağıydı. Bu, daha sonra, feminizmin etkisi, eşcinsel ve lezbiyen çalışmaları, öz-psikoloji ve İngiltere’de sosyal ve cinsel teoride yeni gelişmelerin etkisiyle değiştiği için toplumsal cinsiyet araştırmalarının entelektüel bağlamı değiştikçe, sosyal bir yapısalcı çerçeveye dönüştü.

Şimdi sizinle paylaşmak istediğim ise belki birçoğunuzun bilmediği bilgi; Cinsellikte kadınların da etkin olmalar gerektiği tarzı ve fikri Batı’da 1970’lerde Cinsel Devrimle gelişmiş olmasına rağmen, Doğu’da ve Türklerde çok eskilere dayanmaktadır. Çin’le sürekli kültür alışverişi içinde bulunan eski

Türklerde ve Türklerle akrabalığa sahip olduğu iddia edilen Japonlarda kadın cinsellikte çok aktiftir; o kadar ki bu kültürlerde erkekleri cinsellik yönünden eğiten kurumlar vardır örneğin Japonya’daki Geisha’lık kurumu, üstelik bu kurumlardaki kadınlara kültür tarafından saygı duyulurdu. Gerek Çin’de, gerekse Japonya’da, Hindistan’da da Tantrik kültürde bu kadınlar düşünsel alanda da gelişmiş, erkeklerle felsefe, şiir, edebiyat paylaşabilecek biçimde eğitilmişlerdi; yani cinsellik beynin diğer fonksiyonlarından farklı bir biçimde ele alınmıyordu. Püriten Yahudi kültürü ve de onun etkisinde kalan Hristiyan kültürü kadını aşağılamayı ve ondan sadece çocuk yapmasını beklemiştir. Erkek, Batı kültüründe kadını çocuk yapan ve cinsel amaçları için kullanan eve hapsolmuş bir köle haline getirirken, Doğu kültürü kadına nasıl daha fazla cinsel haz alacağını yüzyıllar önce öğretmeye başlamıştır.

Cinsel davranış hem kültürden hem de iklim koşullarından etkilenir. Ortadoğu’daki kültürlerde ve Sami ırkında erkek ve kadınlarda cinsel isteklerin fazla olmasına sebep olurken, erkek egemen toplumlarda kadın cinselliğinin baskılanmasına yol açmıştır. Hindistan’da cinselliğin çok serbest yaşandığı bazı Tantrik alt kültürlerin oluşmasına da neden olmuştur.

Bu makalede küresel cinsel pratikleri, yasalar ve cinsel yönelime yönelik tutumlar gibi temel karşılaştırmalı göstergeleri ele almaya çalıştım.

Cinsiyet eğitimi ve cinsel danışmanlığının mevcudiyetinin; evlilik, boşanma, zina, üreme sağlığı, güvenli seks, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, pornografi, devlet sansürü dereceleri, dini tutumlar, fuhuş, seks turizmi, tecavüz, taciz gibi cinsel suçlar ve cinsiyetin geleceği hakkında spekülasyonları incelemesi için ve eğitimini sağlamak için bir farkındalık oluşturmasında ki gerekliliğinin anlaşılma temenni ediyorum.

Psk.Terapist Derya ALAGEYİK

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir